Nesnelerin İnterneti (IoT), basit bir ifadeyle her türlü fiziksel nesneyi internete, bağlama eğilimini ifade eder. Bu nesneler, buzdolapları ve ampuller gibi yaygın ev eşyalarından tıbbi cihazlara, otomobillerden trafik lambalarına kadar her şey olabilir. Nesnelerin İnterneti daha karmaşık bir ifadeyle, kablosuz ağlar üzerinden veri alan ve aktaran herhangi bir fiziksel cihaz sistemi anlamına gelmektedir. Nesnelerin İnterneti anlayışında nesneler sensörlerle bütünleştirilerek çevrelerindeki verileri toplayıp, bu verileri bir ağ üzerinden başka bir nesnelere iletir. Örneğin akıllı saatin sağlık verilerini sensörler aracılığıyla toplayıp bir ağ üzerinden akıllı telefona iletmesi bir Nesnelerin İnterneti yaklaşımıdır. Saat ve telefon buradaki nesneler olup bu iki nesne birbiriyle iletişim halindedir. Sensörlerle donatılmış ve ağ üzerinden haberleşebilen bu cihazlara akıllı cihazlar da denilmektedir. Günümüzde Nesnelerin İnterneti sağlıktan tarıma, üretimden eğitime kadar birçok alanda kullanılmaktadır.
Nesnelerin İnterneti’nin Kısa Tarihi
1830’larda telgrafın kullanımıyla birlikte makineler arasında doğrudan iletişim gerçekleştirildi. “Kablosuz telgraf” olarak tanımlanan ilk radyo ses iletimi 3 Haziran 1900’de gerçekleşti ve Nesnelerin İnterneti’nin ortaya çıkması için gerekli bir başka bileşen olan kablosuz iletişim sağlandı. Bilgisayarların gelişimi ise 1950’lerde başladı.
IoT’nin önemli bir bileşeni olan internet, 1962’de DARPA’nın bir parçası olarak ortaya çıktı ve 1969’da ARPANET’e dönüştü. 1980’lerde ticari hizmet sağlayıcıları ARPANET’in kamu kullanımını desteklemeye başladı ve ARPANET günümüzün modern internetine dönüştü. Küresel Konumlandırma Uyduları (GPS) 1993 yılının başlarında bir gerçeklik haline geldi ve bunu yörüngeye yerleştirilen özel, ticari uydular izledi. Uydular ve sabit hatlar IoT’nin ortaya çıkması için gerekli altyapıyı sağladı.
Nesnelerin İnterneti’nin ilk örneklerinden biri 1980’lerin başlarında, Carnegie Mellon Üniversitesi’nde bulunan bir kola makinesiydi. Yerel programcılar internet yoluyla makineye bağlanarak içeceklerin sayısını ve ısısını kontrol edebiliyorlardı.
Nesnelerin İnterneti, bir kavram olarak 1999 yılına kadar adlandırılmadı. MIT’deki Auto-ID Labs Genel Müdürü Kevin Ashton, Procter & Gamble için sunum yaparken, Nesnelerin İnterneti’ni tanımlayan ilk kişi oldu. 1999 yılında yaptığı sunuma o zamanları trend teknolojisi internet olduğu için Nesnelerin İnterneti ismini verdi. Kevin Ashton, Radyo Frekansı Tanımlamasının (RFID) Nesnelerin İnterneti için bir ön koşul olduğuna inanıyordu. Tüm cihazların “etiketlenmiş” olup olmadığı, bilgisayarların bunları yönetebileceğini, izleyebileceğini ve envanterini çıkarabileceğini savunmaktaydı. Kevin’in sunumu bazı P&G yöneticilerinin ilgisini çekse de Nesnelerin İnterneti terimi sonraki 10 yıl boyunca yoğun bir ilgi görmedi.
2010 yılında Çin hükümeti beş yıllık planlarında Nesnelerin İnterneti’ni stratejik bir öncelik haline getireceğini açıkladı.
2013 yılına kadar Nesnelerin İnterneti,çok sayıda teknolojide kullanılan bir olgu haline geldi. Bina otomasyonu dahil olmak üzere geleneksel otomasyon alanları, kablosuz sensör ağları, GPS, kontrol sistemleri gibi kavramların hepsi IoT’yi destekledi.
Nesnelerin İnterneti’nin Avantajları
Nesnelerin interneti, insanların daha rahat yaşamalarına ve çalışmalarına yardımcı olup, şirketlerinin sistemlerinin gerçekte nasıl çalıştığına dair gerçek zamanlı bir bakış sunmaktadır. IoT, şirketlerin süreçleri otomatikleştirmesini ve işçilik maliyetlerini azaltmasını sağlar. Ayrıca israfı azaltır ve hizmet sunumunu iyileştirir, malların üretimini ve dağıtımını daha ucuz hale getirir ve müşteri işlemlerinde şeffaflık sunar. IoT, sağlık, finans, perakende ve üretim dahil tüm sektörlere dokunmaktadır. Örneğin akıllı şehirler, enerji verimliği sağlarken ve bağlı sensörler, mahsul ve sığır verimlerini izlemek ve büyüme modellerini tahmin etmek için tarım ve hayvancılıkta bile kullanılabilir. Tüm bunlardan dolayı IoT, günlük yaşamın en önemli teknolojilerinden birisidir. Yapay zeka, robotik, artırılmış gerçeklik gibi günümüzün diğer teknolojileriyle bütünleşerek sağladığı avantajlarla gün geçtikçe daha da popüler hale gelmektedir.